Konkordatonun temel amacı ekonomik zorluk içindeki borçlunun mali durumunun düzeltilmesi ve ticari faaliyetlerine devam etmesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle, konkordato başvurusunda bulunmak geçerli bir sözleşme ilişkisini kendiliğinden sona erdirmez. Diğer yandan, her zaman sözleşmenin ayakta kalması tarafların en yüksek yararına hizmet etmeyebilir. Böyle bir durumda borçlu, konkordato başvurusu ile ulaşmayı hedeflediği amaca engel olan ve aşırı külfet yaratan sürekli borç ilişkilerini tek taraflı olarak sonlandırabilir. Kanunen borçlunun tek taraflı fesih gerçekleştirmesi için sürekli bir borç ilişkisinin olması ve bu ilişkinin konkordatonun amacına ulaşmasına engel olması gerekmektedir. Bu kıstaslar haricinde kalan sözleşmeleri borçlu, konkordato talebine istinaden feshedemez.
Borçlunun sürekli bir borç ilişkisini aşırı külfet yaratması sebebiyle feshetmesi durumunda borçlunun sözleşmeyi sona erdirme iradesine karşılık, alacaklı tarafın sözleşmeyi devam ettirme yönündeki iradesi feshi engellemeyecektir. Bu durumda alacaklının fesih sebebiyle doğacak zararlarının konkordato projesine dahil edilmesi gündeme gelmektedir. Böylelikle, borçlunun sözleşmeyi feshetmesi nedeniyle alacaklının menfaatlerinin aşırı şekilde zedelenmesi önlenmiş olur.
Alacaklının; borçlunun konkordato sürecine girmiş olması sebebiyle sözleşmeyi sona erdirmesi mümkün değilse de Türk Borçlar Kanunu’ndan veya borçlu ile aralarındaki sözleşmeden doğan ihlaller sebebiyle haklı nedenle fesih sebeplerine dayanarak sözleşmeyi sona erdirme hakkı mevcuttur. Böyle bir fesih sonucu alacaklı likit olan alacağının proje kapsamında alacak kaydını gerçekleştirebilmektedir. Bilindiği üzere, konkordato projelerinde sadece likit alacak kaydı yapılmakta, alacağın yapma veya yapmama borcu olarak kararlaştırıldığı edim alacakları ise konkordato projesine dahil edilmemektedir. Likit alacağı olmayan alacaklının alacağına kavuşması için kanunen öngörülmüş bir mekanizma bulunmamaktadır. Uygulamada bazı önleyici hukuk yöntemleri ile edim alacaklısı lehine konkordato projesine alacak kaydı yapılması mümkün olabilmektedir.
Öncelikle sözleşme kapsamında edim alacağının likit alacak olarak karşılığının öngörüldüğü ve öngörülmediği hallerin ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Konkordato ilanından önce sözleşme kapsamında edim alacağının likit alacak olarak karşılığının öngörüldüğü hallerde, konkordato talebinde bulunan borçlu bu alacaktan sorumlu olacağından bu alacak kaleminin kaydı gerçekleştirilebilir.
Sözleşmede edim alacağının herhangi bir likit karşılığı düzenlenmediyse alacağın likit hale dönüştürülmesi gerekecektir. Öncelikle, sözleşmeyi feshetmek için haklı bir sebebinin bulunduğu ve alacaklı tarafından gerçekleştirilen feshe kadar ödenilen tutarların likit hale geleceği kabul edilmelidir. Ancak, edimin süresinde gerçekleşmemesinden kaynaklı alacaklının 3. kişilere karşı yükümlülükleri, edimin başka biri tarafından gerçekleştirilmesi sonucu ortaya çıkan masraflar ve sair kalemlerde alacaklının zararının likit karşılığı net olarak tespit edilemeyecektir. Taraflar arasında mutabık kalınan bir likit tutar olmaması sebebiyle alacak tutarına borçlunun itiraz etmesi, alacağın çekişmeli hale gelmesine yol açar. Akabinde alacaklı adına konkordato projesine alacak kaydı yapılabilmesi için çekişmeli alacak davası açılabilecektir.
Bunlara ek olarak sürecin çok daha kısa bir şekilde çözülmesi amacıyla önleyici bazı aksiyonlar alınması da mümkündür. İlk çözüm en başta yapılan esas sözleşmede olası bir konkordato alacak kaydı / sözleşme feshinden doğacak zararların tahsili ihtimaline istinaden edim alacağının likit alacağa dönüşmesinin koşullarının düzenlenmesidir. Bu yönde herhangi bir düzenleme içermeyen sözleşmelerde ise konkordato talebinden sonra borçlu ile bir ek protokol imzalanarak likit alacak ve edim yükümlülüğüne dair oluşabilecek risklerin önüne geçilir. Ayrıca her ne kadar konkordato komiserinin borçlunun imzaladığı her sözleşmeyi onaylama yükümlülüğü bulunmasa da uygulamada görüldüğü üzere bu şekilde imzalanacak bir ek protokolün konkordato komiseri tarafından onaylanması da taraflar için caydırıcı olabilecektir.
Sonuç olarak, konkordato sürecinde likit alacağı bulunmayan tarafın haklarına dair kanunda bir düzenleme yapılmamışsa da edim alacaklısının alacağının likit karşılığının sözleşmede düzenlenmiş olması alacağın konkordato projesine tabi olmasını sağlayabilecektir. Diğer yandan, edim alacaklısının alacağının likit karşılığı sözleşmede hiç öngörülmediyse bu durumda alacağın konkordato projesine dahil edilmesinin uygulamadaki tek yolu ise alacaklı ve borçlunun bir protokolle bahse konu edimin likit karşılığını düzenlemesi şeklindedir.
Selin Su, Yönetici Avukat
Ebrar Turan, Avukat
Berfin Sarıhan, Stajyer Avukat